KUŞ VE ÖZGÜRLÜK
- Sude Gulmez
- 10 Mar
- 1 dakikada okunur
Bir kafes düşün. İçinde bir kuş. Etrafta kuşun sahibi olduğunu söyleyen insanlar var. Bazı sahipler kuşuna güven verirken, bazıları ona korku veriyor, hırpalıyor onu. Bu kuşu dışarı çıkarmak istediğinde, güvende hisseden kuş özgürce uçuyor. Korkutulan kuş ise dönüp dolaşıp kafesine dönüyor. Dışarıdaki sahipler korkutucu, kafes ise güvenli onun için. Ama bir fırsat bulsa, kendini hiç çekinmeden bırakabileceğini düşünüyor. İçinde bir özgürlük ateşi yanıyor. “Sahiplerimin uzağında olursam belki bunu yapabilirim,” diyor. Bir gün, korkutulan bu kuş çıkıp kaçıyor. Hiç bilmediği yabancılıklarla dolu bir gökyüzüne bırakıyor kendini. Hiç bilmediği bu yabancılıkta çok zorlanıyor. Diğer kuşlarla yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyor çünkü. Çok zorlanıyor ve bir ağaç kovuğu buluyor. İçine giriyor ve kendince en iyi bildiğini yapıyor: Saklanıyor, korku veren hayattan. Dışarı çıksa, nereye gideceğini bilmiyor ama bir yandan hâlâ yanlışlıklar hissediyor. Çıkmalı buradan ama hangi yolu tercih etmeli, bilmiyor. Her zaman doğru olduğunu düşündüğü özgürlüğü, diğer kuşların içinde tek kalmak pahasına tek başına mı kucaklamalı, yoksa kendini hiç bilmediği bu gökyüzünde doğru yaşadığını söyleyen kuşların içine mi bırakmalı?
Comentarios